Bir anlaşılamama korkusu almış başını gidiyor bende. Konuşasım var, konuşmak istiyorum. O kadar çok şey birikti ki içimde... Ve o kadar çok açık veriyorum ki hayatta! Bir yalanı yaşamak çok zor, iyiden iyiye anladım ben bunu. İki parçaya, üç parçaya, beş parçaya bölünmüş gibi bedenim. Gerçek hayat ile sanal hayat arasında, etrafımda olan biten ile kafamın içinde dönüp duranlar arasında bocalıyorum bazen.
Gene o karamsar intihar düşünceleri yakamı bırakmıyor. Ama işin garibi, bu sefer kendimi öldürmek için yeterince iyi bir sebebim yok işte. Belki önce güzel bir sebep bulup, öyle gelmeliyim. Ama... İkinci bir cümleye "ama" ile başlarken kafamda iki ayrı düşünce var:
1. Bir cümleden sonra nokta konup ikinci cümleye bağlaç ile başlanmaz. Yani ya "; ama" diye devam edeceğim ya da hiç devam etmeyeceğim bebek.
2. Bir yazı içerisinde arka arkaya iki cümle "ama" diye başlarsa, bu okuyucuyu hem üzer, hem yorar.
İşte hayatımdan bir parça sunuyorum size. Ben olmak böyle bir şey, hani şarkısı da var "Welcome to my life" diye. Bazen yürekten diliyorum, şu tüm bildiklerimi unutayım, pür-i pak bir insan olayım yeniden. Tabula rasa olarak baştan başlayayım hayatıma.
Al işte şimdi de Tabula Rasa dedim. Görenler bu kız ya psikoloji okumuş, ya felsefe diyecek. Bir de çakma artizlik yapmakla suçlanacağım belki de. Of, Allahım, kelimeler, neden bu kadar yoruyorsunuz ki beni? Üstelik ben Allah'a inanmam bile! Şimdi Allah'a inanmam deyip de Allah'ı büyük harfle yazıp, bir de hâl ekini kesme işaretiyle ayırınca "Bu nasıl inanmamak lan?" diyebilirsiniz bana. Ama bu da başka bir gramer kuralı (ve ben bir cümleye daha "ama" ile başladım.
Üstelik hâl eki yazarken de şapka kullandım.
Kafamı sikeyim. Gidiyorum ben.
All I ever wanted, all I ever needed is here, in my arms
Words are very unnecessary, they can only do harm...
7 yorum:
Kendinden bile kurtulabileceğin günlerin geleceğine inanarak, o günlerin gelmesi için çaba sarfederek, o gün geldiğinde mutlu bir ifade ile "Hoş geldin!" demek ve bu demenin sende yaratacağı büyük coşku... İşte bunun için: "Yaşamaya Değer!"
Kendimden kurtulmak? Ölmeden nasıl kurtulacağım ki kendimden? Hem öldükten sonra kendimden kurtulmuş olmanın manası yok... Yoksa ben mi hiçbir şey anlamadım, senin söylediklerinde daha derin bir anlam vardı da, ben çok mu sığ kaldım? Off, gene anlamadım ben. Nerede benim mallık madalyam? :))
Aman yaraPPim. Fırtına gibi bir yazı, fırtınada kalmış gibi saç baş darma duma oldu. Dharma?.. Lost?
Hehehe sorma Vlad abi, kafam aynen o şekil bu ara. Ne diyelim kısmet:)
Lost demişken, hayatında Lost izlememiş insanım, kendimden utanıyorum. :s
Kelimeler beynin içinde yaşananları anlatamadıktan sonra çok önemsiz şeylerdir. Çoğu zaman da yetmez kelimeler beynin içini anlatmaya. O yüzden yazdığın kelimelere takılma, sadece yaz içini boşaltmaya... İlla ki beyinde biriken bazı düşünce pıhtılarını yavaş yavaş dışarı atacaktır..
Bir de bişey diyecektim, unuttum =/ Heh.. Buldum.. İntihar için sebepler asla yeterli olmaz bence ve hatta çok bencilce bir davranıştır, hiç önermem =) Aklıma geldi, Ben X diye bir film var; mutlaka izle..
Lost'u hiç izlemedim ve kendimle gurur duyuyorum. =D
Tamam, aklımda bulunsun. Bu ara gene filmlerle, dizilerle kafayı bozdum zaten. Ne zaman ders çalışmama gerekse böyle oluyorum ben:) Ve kelimeler konusunda haklısın, takılmamak lazım. Çünkü dipsiz bir kuyu gibi. Hatta evren gibi, sürekli genişliyor. Neresinden tutsan batıyorsun. :)
Yazar cok tesekkurler...
Selamlar Ebru
Yorum Gönder