İnsanın kendi hikayesini anlatması güzel olabilir. Korkunç olabilir. Bana soracak olarsanız, her koşulda acı vericidir.
Geçmiş öyle bir yer ki, ucuz bir otel gibi, kazara bir kez gitmişsinizdir, bir daha yanından geçmek istemezsiniz. Hatta öyle zamanlar gelir, ona dair her şeyi zihninizden silmek için yapmayacağınız yoktur.
Yine aynı geçmiş, size onlarca kitabın öğretemeyeceklerini bir günde, bir saatte, bir dakikada öğretebilir. Üstelik bunun için para da almaz. Bir laf vardır hani: “Hayat acımasız bir öğretmendir, önce sınav yapar, sonra ders verir.” diye. S.ktirsin oradan. Hayatın bir sınav olduğunu düşünenler ya da hayattan ders alınması gerektiğini düşünenler yalnızca kendini beğenmişlerdir.
To over-estimate one’s self may lead to such misinterpretations. Because as we all must have learnt by now, life does not act in accordance with our little selves. Life is a much greater concept which is over us. Let’s say, if life is an ocean we all are a single drop in it. Without us, the ocean would still exist and once we are gone, the ocean will still be there. The existence of the ocean makes us a drop embedded in it, but our existence does not make the ocean existent. Life is not a game, nor an exam. Life is the endless ocean we are born in and drown in.
Kendimize yüklediğimiz aşırı önem, hayatı etrafımızda dönen bir atlı karınca olarak algılamamıza neden olsa da, aslında hepimiz içten içe biliyoruz ki bu dünyadaki varlığımız dünyanın akışını etkilemekten uzak. Ama bu dünyanın bizdeki varlığı, zaten hayat dediğimiz şeyi meydana getiriyor. Bu aşamada bence hayatın kendisiyle, onun sınırsız dallarından birinde bize ayrılmış bir adet yaprağın, kısacık bir sürenin ayırdına varmak gerek.
Hayat bizden büyük, hayat bizden öte. Okyanustaki bir damla, çölde bir kum tanesi olan bedenlerimize biraz mukayyet olmak gerek.
Demiyorum ki, dünya bizden büyük, onunla başa çıkamayız. Aslında şimdiye kadar söylediklerimin beni getidiği tahmini noktanın tam aksine bir şey söylüyorum: Boşverin hayata. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Siz yaşamaya bakın, bir daha gelmeyeceğiz bu dünyaya. Sevin, sevişin, mutluluğu arayın, geçici maddi çıkarların peşine düşmeyin. Para sizi satın alabilir, ama siz kendinizi satın alamazsınız.
Bir ev, bir sevgili istiyorum şu hayattan. Sonsuz bir aşk... Ne kadın erkek sevdası, ne araba sevdası:). Sonsuz bir yaşama sevdası versin bana hayat. Gerisi teferruat.
4 yorum:
Hayatın bir sınav olduğunu düşünmüyorum; ama özellikle çocukluk yıllarından başlayıp gençlik yıllarımıza kadar uzanan zamanda hayattan bazı tecrübelerden dersler çıkarmak gerektiğine inanıyorum... -Bu beni kendini beğenmiş mi yapar?- Ama ders dediğime bakma; yani şimdi bi insan sürekli aynı haltı yiyip, uslanmıyorsa ve kendisine zarar verdiğini ya da başkalarına zararı dokunduğunu bir türlü anlamıyorsa, o kişinin beyninde sorun vardır bence.. Bazı hayat deneyleri vardır, hayatı öğrenebilmek için.. Mesela bir bebeği en kolay şekilde bir sobadan ya da ateşten nasıl ucazk tutarsın? Ona onun acı vereceğini hissettirerek.. Mesele sobaya yaklaştırırsın (git bebeği yak demiyorum, hissettir azcık yeter), bak bakalım bir daha yaklaşıyor mu?
Tecrübe önemlidir hayatta..
Ayrıcana temayı beğendim..
South Park'ta zamanında olan "I learned something today" olayı gibi düşün =)
beğendim lan aferin :p
Evet haklısın, ben zaten bu tür dersleri kastetmemiştim. Hayatı yalnızca ders çıkaralıcak anlardan ibaret düşünüp, hayatın tek gayesinin birilerine bir şeyler öğretmek olduğuna inanan insanlardan bahsediyordum.:) Teşekkürler yorum için.:D
@AdaVapuru, sağ ol:D
Yorum Gönder