Şu dünyada katılamadığım bir şey var, feministler ve kendini feminist addedenlerin bir türlü kabul etmeyeceği bir şey: Kadınlar kariyer peşinde koşmamalı. Ben derim ki 19. ve 20. yüzyılda boşanma vakalarının, çocuk intiharlarının ve depresyonun bir sebebi de çalışan annelerdir.
Kavgasız, gürültüsüz, analarının dizi dibinde büyüyen çocuklar işin mutfağını pek bilmediklerinden bana katılmamakta haklılar; ama ben çalışan bir annenin yanında babasız büyümüş bir genç olarak bu olayın yakın bir tanığıyım. Evde sürekli yalnız olmanın, ayda ya da yılda bir değişen bakıcılar yüzünden aile bireyleri ya da arkadaşlarla güvene dayalı ilişkiler kuramamanın, alkol ve sigarayla orta okul sıralarında tanışmanın nasıl bir şey olduğunu iyi biliyorum.
Bir ailenin sağlıklı yürümesi için hem erkek hem kadın tarafından yapılması gereken bazı fedakarlıklar vardır. Örneğin erkek kendini geçindirebileceği kadar düşük maaşlı, kolay yollu bir işte çalışmak varken sırf ailesine bakmak adına eşekler gibi çalışıyor eve yorgun argın dönüyorsa, gece hayatından, dost alemlerinden, serserilikten fedakarlık edip bir yuva kurmaya kadar veriyorsa... Kadının da yapması gereken bazı fedakarlıklar vardır. Örneğin kariyer ve çok para peşinden koşmamalıdır kadın. Demiyorum ki kadınlar çalışmasın, kös kös evde otursun, pilav yapsın, çocuk baksın.
Kadının çok zamanını ve enerjisini almayacak bir işi olabilir, ama bunun yanı sıra evine ve çocuklarına ayıracak zaman ve imkanı da kalmalı. Sabah dokuz akşam beş çalışan bir kadının, gerçekten ailesine zaman ayırabildiğini söyleyebilir miyiz? Akşam 6’da eve gelecek bu kadın evine mi baksın, çocuğuna mı baksın, yemek mi yapsın, çamaşır mı atsın? Luis Lane’den değil, sıradan bir insan evladından bahsediyoruz burada. Peki o zaman bu işi erkek mi yapmalı? Çizdiğimiz aile tablosunda erkek de aynı düzeyde ya da daha çok fiziksel kuvvet isteyen bir işte çalışmakta zaten, yani kadın da erkek de aynı koşullara tâbi.
O zaman eve kim bakacak? Çocuklarla kim oynayacak? Ödevlerine kim yardımcı olacak? Bütün evde yalnız kalırken, 5. Sınıfta yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı öğrenirlerken ücretli bir bakıcı mı verecek onlara ihtiyaç duydukları sevgi ve ilgiyi? Ya da erkek evini geçindirmek için bütün gün çalışırken, eve döndüğünce bir kap sıcak yemek bulamayacak mı? Kadın, iş yerinde yaşadığı stres ve yorgunluğun ardından eve geldiğin de kocasını mı beslemekle uğraşacak? Peki iki eş birlikte yapsalar bu işleri, gece yatağa gittiklerinde nasıl sevişecekler? Birbirlerinin yüzüne bakacak gücü bile bulabilecekler mi kapitalizmin çiğnediği vücutlarında? Üstelik seksin ve birlikte geçirilen zamanın evliliğin bekası açısından ne denli önemli olduğundan bahsetmeye gerek bile yok.
Ben ne diyorum o zaman? Kadın tüm zamanını almayacak küçük bir işte çalışmalı ya da evden yapabileceği bir işi olmalı. Çocuklar kesinlikle aile büyükleri, akrabalar ya da maaşlı bakıcılar tarafından bakılmamalı. Erkek eve geldiğinde sıcak bir yemek, mutlu bir kadın, yanakları al al çocuklar bulmalı. Böylece günün yorgunluğunu üzerinden atıp çocuklarına zaman ayırabilmedi. Kadın gündüz iş yerinde, akşam evde amelelik yapmamalı; ama ev ekonomisine katkıda bulunduğu için bunun ezikliğini de taşımamalı. Çocuklar gün boyu annelerinden, akşamları babalarından ilgi görmeli. Çiftler yatağa asık bir suratla, yorulmuş, bitkin bedenlerle girmemeli.
Böyle bir bir yazınca ne de mutlu bir aile tablosu gibi görünüyor, değil mi? Öyle güzel ki, neredeyse ben bile inanacağım. Ekonomik kriz, işsizlik, vahşi kapitalizm, bir somun ekmek için birbirini boğazlayan canlar olmasaydı eğer, her şey tıkırında ilerleri işte. Bu denli mutlu aileler bir elin parmaklarıyla sınırlı kalmazdı. Kadınlar çalışmak zorunda olmazdı, erkekler yarın kilo alabilmek için kıçından ter akıtmazdı. Çocuklar sırf üç kuruşluk bir işe girmek için en güzel yıllarını sınavlarla, testlerle heba etmezdi. Bu kadar aile dağılmaz, bu kadar çocuk toprağa verilmezdi belki. Ama belkiler buradan kapıya kadar bile götürmüyor insanı. Herkese iyi geceler. Bugünlük benden bu kadar.
4 yorum:
Belki de dediğin problemler için getirdiğin çözümler, aynı problemde yatan asıl problemin kaynaklarıdır. Belki de aile kavramına sahip olmayan bireyler yetiştirilirse, bireyler daha özgür ve daha mutlu olur. Çocuğun anne-baba sevgi ve şefkâti olmadan da iyi bir birey olabileceğini -hatta bence ancak bu şekilde daha da iyi bir birey olacağını- gözardı etmemeliyiz.
ilginc. ben de annem tarafindan yetistirildim, babam ben bir yasindayken vefat etmis. Evde yalniz kaldigim, kendi yemeklerimi kendim pisirdigim cok oldu. Annem ilkokuldan beri zamani oldugunda bile okul toplantilarima gelmedi, gelmesine ihtiyac da duymadim. Bu benim hic icin hic problem olusturmadi tersine evde tek basima kalmaya bayiliyorum, kendi kararlarimi bir olcude kendimce verebiliyor olmayi da sevdim. Yani bahsettiklerin toplumun butun kesimlerine ve bireylerine uyarlanabilecek bi problem degil. Kariyer yapmak sadece para kazanmanin bir yolu degil, islerini seven ve profesyonellesmek isteyen kadin ve erkeklerle ilgili bir durum bu. Toplum degisken bir organizmadir ve yeni gelismelere uyum saglanmasi yuz yili asar. Kolelik varken durumun bir coklari icin daha iyi oldugu, monarsinin toplumlar ve iliskiler acisindan faydali oldugunu, din kurallarinca yonetilmenin bireyler icin cok daha saglikli olacagi son yuz yilda yasananlardan ornekler vererek savunulabilir fakat bu ornekler argumanlari hakli cikarmazlar.
peki bir de soyle bakalim, madem is cocuklarin aile sevgisi gormesi, ailenin neden tek bir uyesi calissin digeri evde otursun dmeiyoruz? bir feministin soracagi soru bu olurdu.
Yine bir diger yandan, kariyer yapmamis ve az maasla calisan bir kadin esinden ayrildiginda ugruna kariyerini feda ettigi ailesi olmadiginda hayatinda ne kalmis olur? veya ufak bir maasla o zamana kadar gecinen kadin hayatindan baska seyler istedigine karar verirse? veya esinden ayrilirsa ve cocuklarina bakmak durumunda kalirsa?
@iruneach, ben de tam aksine aile içinde yetişmiş bireylerin daha sağlıklı bir psikolojiye sahip olacaklarına inanıyorum. Evet, ailesi olan insanlar kendi başlarına hareket etmekte, karar vermekte, kendi benliklerini geliştirmekte zorluk çekiyorlar, buna bizzat şahit oluyorum. Ama yine onlara baktığımda, benim sahip olduğum sorunların da pek çoğuna sahip olmadıklarını görüyorum. Sanırım aslında öyle ya da böyle, hepimizin sahip olduğu bir takım artı ve eksiler var. Ben kendi adıma, bir aile içinde yetişmiş bireylerin sahip olduğu özellikleri artı olarak görüyorum, kendimdeki eksiklikleri ise ailesiz büyümüş olmama bağlıyorum. Aslında oldukça tek taraflı bir yazı bu, karşı çıkmakta haklısın. :)
@Cat, bence de aile bireylerinden biri çalışmalı, ama doğuştan gelen fiziksel gücü daha fazla olduğu için, çocuklar belli bir yaşa kadar -örneğin emzirmek için- annelerine bağlı oldukları için ve anneleriyle daha kolay iletişim kurabildikleri için annenin çalışmaması biyolojik ve psikolojik olarak daha mantıklı geliyor bana. Kendini geliştirmemiş bir kadının boşanma durumunda ne yapacağı ise sorunlu bir konu, yine de en azından babanın çalışmayan anne ve 18 yaş altındaki çocuklar için nafaka ödeyeceğini düşünürsek, kendini idame ettirecek kadar geliri olan bir kadın çok sorun yaşamayacaktır, ama zaten ben bu yazıyı mantık çerçevesinden ziyade hislerime kulak vererek yazdım. Ne kadar geri kafalı düşündüğüme ben bile inanamıyorum, insanın kendini algılama şekli çok öznelmiş. :)
sevgili pastafaryan. henuz yazini okudugum icin gayet gec bir yorum oldu. ama ne demisler soz ucar yazi baki. neyse diceem odur ki, benzer hayatlardan kopup geliyoruz. ozellikle ailesinin genc ve sahipsiz bosanma donemlerinde cocuklar da sahipsiz kaliyor iste o sonsuz gucen annelik ivir zivir ogrenilmiyor anacim. got gibi korkak endiseli tatminsiz ama cokca da kimseye ihtiyac duymayan bir birey oluveriyosun. bir gun ailen oluyor kendine ait (cogu problemli cocugun bilincalti dilegi)hatta anne oluyorsun ama o eski korkular, uyuyamamaklar gecmiyor bir turlu. bu sefer de kendi aileni; duzenini kaybedersem diye gotun cucukluyor vesselam. su an 30 uma geldim. hizmi yasam, icki sigara, hooppp hizli evlenme (yalniz turkiyeden uzaklarda), gecmisi baya bir temize cekme isleminin ardindan uzaklardan hep soyle dusunuyorum. ben annemi ozledim. evet bir surur boktan yani olan ama tek ve tek dostumu. :)
uzaklasmak iyi geliyo bilmis olasin. ama kadin da insandir sadece anne olmaya hayat adanamazmis. hayat sandigimizdan daha uzun kuyruklu yalanmis. ben baris butun bu gecmisinle derim. baris kendinle. bosver mukemmelligi.
Yorum Gönder