İçin öyle çok sebebim var ki...
Ama eskiden, ben küçükken, hep kötü sebeplerdi bunlar. Sevmiyordum bu dünyayı. Sevmiyordum kendimi. Acı veriyordu aşık olmak. Hatta aşkla acıyı öyle özdeşleştirmiştim ki... Hep imkansız olmalıydı aşk. Hep reddedilmeliydim, aşk acısıyla yanmalıydım. Yaşam ateşim, ilhamım bu aşkın acısından ileri gelirdi.
Sonra... Önce kendimden uzaklaştım. Aşkı bıraktım. Ya da o beni bıraktı. Yine de nihayetinde, aşka yer yoktu artık hayatımda. Tüm acı ve ıstırabıyla çekip gitmişti bu his hayatımdan ve artık, mutluydum. Aşk yoktu, acı yoktu, gözyaşı yoktu. Sevmeyi öğrendiğim gibi, sevmemeyi öğrendim. Seksle aşkın yollarının her zaman kesişmediğini öğrendim. Hatta aşk diye bir şeyin olmadığını öğrendim.
Sadece acı vardı. Aşk zaten, hiç olmamıştı.
Hayatımın bir dönemi ya da yürümem gereken çetrefilli yollardan biriydi bu. Belki de kendimi bir nebze olsun tanımak için, önce kendimden uzaklaşmam gerekti. Kendimden, yaşadığım küçük dünyadan uzaklaştım. Kimsenin beni tanımadığı bir yere gittim. Ve kimsenin sizi tanımadığı bir yerde olmanın en güzel yanı ne, biliyor musunuz? Yabancılık çekmiyorsunuz sizi tanımayan insanlar arasında. Zaten kim tanıyabilmiş ki kendini? Ya da başkasını?
Sonra sana geldim.
Başka türlü aşk doğru hayatıma. Hatta ona aşk demek, hakaret olur. Acı ile aşkı birbirinden ayıramayan ben, daha önceleri aşık olduğum zamanlara baktığımda kendime acıyorum. Bu aşk değil, bu acı değil. Başka bir şey. Bir çeşit sevgi, ama ne çeşit? Bir eforya, pür neş'e... Üzerinden bal gibi mutluluk damlayan bir coşku hali. Bir ateistin Allah'ı bulması. Başka bir yaşamak bu.
Şimdi yine bir her şeyi bırakıp gitmek arzusu doğuyor içimde. Ama bu sefer daha güzel bir yere, daha kutsal bir yere, yüreğimin attığı yere gitmek arzusu. Her şeyi bırakıp gitmekten ziyade, hiçbir şey olduğum bu yerden her şeyin ta kendisine, eşyanın, var olmanın özüne gitmek istiyor ruhum. Eskiden kulak verdiğim bedenim yok oldu, sesi soluğu çıkmıyor. Toza toprağa karıştı bu beden. Ben, baştan aşağı rûhum artık. Özümü buldum. Eşyanın tabiatı, bana tesir etmez artık. Varlıktan öte bir varoluş hapsetti beni. Seviyorum.
"Sana bakmak Allah'a inanmaktır." diyen Erdoğan'ın o güzel ağzını öpeyim.
2 yorum:
Bazen kalmak gerekir ama :)
aynen öyle :)
Yorum Gönder