TRANSLATION OF POETRY Vol. 2
I, YOU, HER
She merely sees the breaking dawn
I, also the night
You merely see the night
I, also the breaking dawn.
Nazım Hikmet
Ben Sen O
30 Aralık 2009 Çarşamba
Ben Sen O
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 03:07:00 0 yorum
Diyorum ki: çeviri, nazım hikmet poems in english, translation of poetry
Seni Düşünmek
TRANSLATION OF POETRY Vol. 1
THINKING OF YOU
Thinking of you, it’s stunning, it’s promising
Just like
Listening to the best song on this earth
By the most virtuous voice ever
Yet-
Promises are enough –no longer
Not to listen I desire anymore
Now I wish to sing…
Nazım Hikmet
Seni Düşünmek
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 02:31:00 2 yorum
Diyorum ki: çeviri, nazım hikmet poems in english, translation of poetry
27 Aralık 2009 Pazar
Olmayan Adam
OLMAYAN ADAM
Ve sonra öldü.
Bir hikayenin sonu için ne güzel bir cümle olurdu, değil mi? Hele ki bilmiyorsak o hikayenin başını. Huzur veriyor bana bir insanın hiçbir şey yapmadan, düşünmeden, hissetmeden, hareket dahi etmeden yalnızca ölmüş olması. Ya da şöyle mi demeli: Var olmamış olması. Eminin var olmamanın suları varlıktan çok daha çoşkulu akar ve bir o kadar da serindir. İnsana yaşadığını hissettirecek bir güzelliğe sahiptir var olmadığı bilmek ve ona göre davranmamak. Davranmamak derken... Hiç davranmamak, nefes almamak, konuşmamak, görmemek ve duymamak.
Ve sonra ölmek... Bunun adına ölüm denebilir mi ki eğer hiç yaşamamışsan? Ve eğer var olmayanlar hiç ölmeyeceklerse, bu onların sonsuz olduğu anlamına gelmez mi aynı zamanda?
İşte bu yüzden, bu yüzlerden dolayı hiç var olmamaış bir adamın öyküsünü yazmak istiyorum, ama tereddütlerim var. Hiç olmayan bir adamın öyküsü de hiç olmamış değil midir? Ve hiç olmamış bir adamın hiç olmamış öyküsünü yazmak mümkün dahi olsa okumaktan alınacak haz varmıdır sahi?
Hamdi hiç olmamıştı. Bir hayatı yoktu Hamdi’nin. Bir anne babası da yoktu. Hamdi hiç büyümedi. Hiç altını ıslatmadı ve hiç okula gitmedi. Hamdi’nin annesi onu hiç kovalamadı “Neden bamyanı yemiyorsun?” diye, çünkü ne Hamdi vardı aslında, ne de Hamdi’nin annesi. Bu yüzden hiç karanlıktan korkmadı Hamdi. Bir kez olsun ağlaya ağlaya ve kapının birden açılıp içeri ölmüş dayısının cesedinin gireceğini düşünerek uyumadı. İnanır mısınız, Hamdi hiç yalan da söylemedi. Yalan söyleyecek dudakları, dili yoktu ki söylesin...
Hamdi hiçbir zaman evlenmedi. Hâliyle çocuğu da olmadı. Hiç eve geç kalmadı Hamdi, hiç “Neredeydin bu saate kadar?” lafını duymadı. Zaten Hamdi’nin saatten haberi de yoktu. Hiç karısını aldatmadı Hamdi. Hiç yemeğin altını yakmadı. Hiç “Acaba ütüyü fişe takılı mı bıraktım?” diye düşünüp, Antalya yolundan geri dönmedi. Hiç arabayla kaza yapmadı. Düşünsene, bu trafik, bu yollarla; arabası olsa kesin yapardı. Hamdi hiç televizyon karşısında uyuyakalmadı. Hiç rakı-balık yapmadı ve hiç sarhoş olmadı. Çünkü... çünkü Hamdi yoktu.
Ve sonra öldü.
Hamdi var olsa dünyanın en mutlu insanı olabilirdi, ama var olsa var olamazdı. Ve dünyanın en mutlu adamı da olamazdı işte. Bu yüzden çok mutluydu Hamdi. Durdu, düşündü ve yok olduğu için sevindi. Ya da durmadı, düşünmedi ve sevinmedi belki. Çünkü, dedim ya, Hamdi hiç var olmadı ki.
25.13.2009 20:57 Cuma İstanbul/Hisarüstü
25 Aralık 2009 Cuma
Oscar Wilde
THE BALLAD OF READING GAOL
Yet each man kills the thing he loves,
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!
Some kill their love when they are young,
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold:
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.
Some love too little, some too long,
Some sell, and others buy;
Some do the deed with many tears,
And some without a sigh:
For each man kills the thing he loves,
Yet each man does not die.
Oscar Wilde
( 16 Oct 1854, Dublin - 30 Nov 1900, Paris )
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 22:56:00 12 yorum
Diyorum ki: alıntı, oscar wilde, poetry, şiir, the ballad of reading gaol
Yılbaşı Neyin Postu
Ama -her zaman bir "ama" vardır- şu yılbaşında kullandığımız "Christmas" konsepti aklımı başımdan alıyor, beynimi düşüncelere gark ediyor. Bu yazının başlığı da oradan geliyor zaten: Ne ayak? Biz ki "Yunan tohumu"nu, "gavur"u, "Yahudi"yi, hatta ve hatta "Kürt"ü küfür olarak kullananan bir halkız. Yani bize sorsalar bizden olmayan herkes tukaka.
O zaman ne diye gidip adamların dini bayram konseptini alıp yılbaşına uygularsın kardeşim? Bir kere de sözünün ve icraatınız bir olsun, biz de şaşıralım!
Orta Asya'dan Anadolu Yarımadası'na gelene kadar karışmadığı millet kalmamış, içinde Zazası, Lazı, Kürdü, Çerkezi, Yörüğü, Yahudisi, Hristiyanı, Ermenesi, Yunanı, Bulgarı bulunan bizimki gibi bir halk zor bulunur. Hani hiç yok demiyorum, ama oldukça az.
Yine de şöyle bir baksan, bizim kadar "kafatası milliyetçiliği" yapmaya meyilli halk da zor bulunur. Acaba "safkan" olmamayı bir eksiklik olarak görüp sözümona milliyetçiliğimizle bunu mu örtmeye çalışıyoruz? Yoksa yüz milletten insan barındıran bir halk olduğumuz gerçeğini göremeyecek kadar mallaştık, özümüzden mi uzaklaştık?
Bilmiyorum.
Ama herkesin Noel'ini ve yeni yılını kutlarım. Nice seneler!
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 12:46:00 3 yorum
Diyorum ki: niteliksiz bilgi
22 Aralık 2009 Salı
Yönlenip de gelenler...
Geçen bir yazıma "Hayatım s.kildi." deyu başlamışım çok affedersiniz. İkidir webstatsonline.com'dan gidiyorum ama, bugün yine istatistiklerime bakarken bir de ne göreyim? "hayatım s.kildi" diye Google'da arama yapan bir arkadaş, oradan yönlenmiş bloguma gelmiş. İçim acıdı resmen, gözlerim doldu.
Google'da "hayatım s.kildi" yazıp, arayan insanın dramını tahayyûl edebiliyor musunuz hiç? Adam o denli çaresiz ki, s.kik hayatının dermanını arama motorunda arıyor, yeri geliyor motorla dertleşiyor, içini döküyor. Bu arkadaş eğer bloguma bir daha uğrayacak olursa bana ulaşsın. Zamanım bol, kendisini dinlemek isterim.
Bu yazımı da yayın hayatımın en "s.kko" yazısı ilan ederek eski, sıkıcı hayatıma geri dönüyorum arkadaşlar. Öptüm, bay.
21 Aralık 2009 Pazartesi
Hı?
Blog yazmaya başlayalı neredeyse 4 ay oldu. Arkadaşım Aykut sayesinde Onlinewebstats diye bir siteye kaydettim blogu. Hangi şehirden, ülkeden kim gelmiş, hangi sayfadan yönlendirilerek gelmiş görüyorum. İki üç günde bir kontrol ediyorum bu istatistikleri.
Ve her ama her bakışımda Google'dan "pastafaryan ne demek" diye aratıp gelen insanlar görüyorum. Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum artık. Ulan Google o, Google. Bakkal amca değil. Neden dialoğa giriyosunuz Google'la arkadaşlar? "Pastafaryan" yazın, enter'a basın. Gösterir zaten o sana Pastafaryan ne demekmiş.
Pastafaryan ne demek merak edenler, bana tıklasın.
Tamam mı? Hadi dağılın şimdi. :P
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 13:06:00 0 yorum
Diyorum ki: niteliksiz bilgi, pastafaryan ne demek
14 Aralık 2009 Pazartesi
SIÇTIN MAVİSİ
Hayatım sikildi, diyerek söze başlamak istiyorum. Hayır, bi bok olduğundan değil. Sadece uyku düzeni denen şey sıfıra indi. Yoksa bu saatte ne işim var? Cumartesi sabah 8.30'da yattım, akşam da aynen 8.30'da kalktım. Bildiğin 12 saat aralıksız uyumuşum. Bir de benim oda ne ışık, ne ses alıyor, yalıtım had safhada. Yarısı toprağa gömülü, ondan yani.
Pazar desen sabah 9'da yattım gene. Akşam da 7'de annemin telefonuyla uyandım. Patates salatası yedim. Çok (harbiden) az ders çalışıp, bol bol internete girip zıbardım. Saat 1.30. Kulağımda kulaklık, gözümde uyku gözlüğü, en son saate batığımda 2.30'du, sonra gene sızmışım. Ölü civcivli, cinli perili, sınavlı, doğumgünlü tuhaf bir kabusun ardından uyandım. Saat sabahın 6'sı. Evde peynir yok, zeytin yok, salatalık yok, yağ yok... Ama ne hikmetse maydonoz, domates, salça, bulgur, biber ve limon var. E o zaman kısır yapsana dedim kendime. Yaptım, yedim.
Şimdi saat 7.21 ve ben az sonra duşa giricem. Bu ilginç anımı da sizle paylaşmak istedim. Süper oldu.
Beni özleyin anacım,
Baaay!
Yazan&Çizen Pastafaryan ༺༻ 07:15:00 5 yorum
Diyorum ki: sevgili günlük, sıçtın mavisi