9 Aralık 2010 Perşembe

Playing God


Diyelim ki benim bir dişi, bir erkek iki tane balığım var.
Ama bir gün bu balıklar bana karşı geliyor ve yasakladığım bir şeyi yapıyor.
Ben de onları cezaandırmaya karar veriyorum ve ceza olarak bunları rezil bir akvaryuma koyuyorum.

Bu balıklar yavruluyor ve akvaryumdaki balık sayısı git gide artıyor. Üstelik bu yeni yavruların, anne babalarının yediği haltlarla hiçbir alakası yok. Zaten o zaman daha dünyaya bile gelmemişler. Ama ben bu balıklara ders vermek istediğim için, yapmadığım işkence kalmıyor.

Mesela, yavru balıkların birinin kuyruğunu koparıyorum. Birkaç tanesini özürlü yapıyorum. Balıkların birkaçı siyah renkli, diğerleri turuncu renkli. Bu turuncu balıkların, siyah balıklardan nefret etmesini sağlıyorum ve onlar birbirini öldürürken olanara göz yumuyorum.

Balıklardan büyük olanlar, verdiğim tüm yemi kendileri yiyor. Yiyemeyecekleri kadar yem bile versem, küçük balıkların yemesine izin vermiyor ve onların açlıktan ölmesine neden oluyor.

Sonra balıkların birkaçı ölümcül bir hastalığa yakalanıyor ve diğer balıklarda bu hastalığın ilacı olduğu halde, can çekişen bu balıklara ilacı vermiyor.

Bazı balıklar diğerlerinden daha güçlü olduğu için zayıf balıkları hırpalıyor, sahip oldukları ne var ne yoksa el koyuyor. Ben, bunu durdurabilecek güçte olduğum halde hiçbir şey yapmıyorum. Erkek balıklar, dişi balıkları başka balıklarla yüzdükleri için öldürmeye başlıyor. Sesimi çıkarmıyorum.

Sonra aralarından birkaç balık seçip, onlara söylediklerimi diğer balıklara iletmelerini istiyorum. Gerekli gereksiz bir sürü kural koyup, bunlara uymayanın cayır cayıp yanacağını söylüyorum. Bu kuralların onların iyiliği için olduğunu söylüyorum. Her ne yapıyorsam, onlara bir ders vermek için yaptığımı söylüyorum, ama balıkların nedensiz yere birbirlerini öldürmesinden ne gibi bir ders çıkacacığını bir türlü açıklamıyorum.

Balıkların bazıları beni çok sevdiklerini, diğerlerininse benim dediklerimi yapmadıkları için hain olduğunu söylüyor. Diğer balıklarsa, asıl kendilerinin beni çok sevdiğini, beni sevdiğini iddia eder öbür balıkların hiçbir şeyden haberleri olmadığını söylüyor ve benim adıma, birbirlerini öldürmeye başlıyorlar. Ben ki gücü her şeye yeten, makamı her şeyin üzerinde olan, buna karşı kılımı kıpırdatmıyorum...

Üstelik, elimde çok daha güzel, her şeyin mükemmel olduğu başka bir akvaryum daha var. Ama ben sırf bu balıklar dersini alsın diye onların acı çekişini izliyor, yalnızca bu sınavı geçebilenlerin o güzel akvaryumda yaşayabileceğini söylüyorum. Bu akvaryumu da, o diğer güzel akvaryum gibi mutlu bir yer yapma gücüne sahipken, sırf bu balıklar yola gelsin diye yapmıyor ve diğer akvaryumu bir koz olarak kullanıyorum.

Bu listeyi sayfalarca uzatabilirim, ama asıl demek istediğim:

Ya bu balıklardan nefret ediyorum, çünkü tüm bu kargaşa ve acıyı durduracak kudrete sahipken, yapmıyorum.

Ya kötü bir insanım ve onların acısından zevk duyuyorum.

Ya da ben yokum...

Tercih sizin.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

"bazı balıklar bu beyni kullanıp daha güzel bir akvaryum yaratmak için çalışıp yeni şeyler icat ederken, yaşadıkları ortamı anlamaya/keşfetmeye çalışırken, öteki balıklar balıklıklarına devam ederlermiş." diye eklenebilirmiş belki:)

banliyöler jülyet'i. dedi ki...

tanrı'yı gökyüzünde oturup bizi izleyen aksakallı bir dede olarak tasvir etmek bizi dinlerin amacından uzaklaştırır aslında. ben dinlerin tanrısına inanan biri değilim, dolayısıyla tanrı'yı "şunu yapın" diye yukarıdan emir veren biri olarak görmüyorum. yalnız dinler, toplum hayatını ve insan ruh sağlığını düzenlemek konusunda oldukça etkili araçlardır. bu açıdan incelenirse daha elle tutulur sonuçlara varılacağına inanıyorum.

Katze dedi ki...

sen yoksan o balıkları kim yarattı, diye bi soru geldi aklıma.

Pastafaryan dedi ki...

Yaratılmadılar zaten. :)

Elimizde bunlar var:

random (7) çeviri (7) niteliksiz bilgi (6) sevgili günlük (6) dimi (5) final haftası (5) translation of poetry (5) şiir (5) şimdi reklamlar (5) ateizm (3) hayatım sikildi (3) kısa öykü (3) nazım hikmet poems in english (3) poetry (3) sex (3) yemek tarifleri (3) öyküler (3) Muse (2) TV (2) aşk (2) blog (2) denemeler (2) din (2) ewan mcgregor (2) istanbul (2) izmir (2) kadın erkek ilişkileri (2) linguistics (2) poème (2) çizim (2) 3D (1) 40. izleyici (1) BÜMAK (1) NY (1) abazanlık (1) aids (1) aile (1) ajda pekkan (1) alıntı (1) amerika vs. türkiye (1) ananas (1) anket (1) avatar (1) ayrılık (1) aşk-ı memnu (1) bilinmeyen gerçekler (1) bir günah gibi (1) bira (1) burger king (1) ceci n'est une pipe (1) curt wild (1) duman (1) facebook (1) filistin (1) film (1) fransızca (1) français (1) freud (1) gaykedi (1) gel gör beni (1) gramer (1) hamster yemi (1) hastalık hastası (1) hayat (1) ikea (1) inekler (1) internet (1) israil (1) itü sözlük (1) kalbim ege'de kaldı (1) kelimeler (1) kendime not (1) kilyos (1) krema (1) kızarmış ekmek (1) lover you should've come over (1) martin luther king (1) mcdonalds (1) mid-term (1) müzik (1) oasis (1) olmayan adam (1) olric (1) oscar wilde (1) pasta (1) pastafaryan ne demek (1) patlıcanlı kabaklı makarna (1) pedofili (1) pedophile beards (1) psychology 101 (1) rapist glasses (1) sportsfest (1) star wars (1) steakhouse (1) sıçtın mavisi (1) texas (1) the ballad of reading gaol (1) the x files (1) to-do list (1) tutunamayanlar (1) usa (1) var olmak (1) velvet goldmine (1) video (1) webstats (1) yorum denetimi (1) yunanistan (1) yunus emre (1) çürük raporu (1) ödev (1) özgürlük (1) öğrenci evi (1)
 

Blog Template by YummyLolly.com - RSS icons by ComingUpForAir