Şehirlere bombalar yağardı her gece...
Kum gibi... Bahsini bile açmaya gerek yok. Çok güzel bir şarkı. Arabesk dinlemem diyen, Ahmet Kaya'ya terörist diyen herhangi bir kişinin bile kafası, hissiyatı karman çorman olmadan dinleyebileceğini sanmıyorum. Özel bir hikayeye, iç burkan bir anıya ihtiyacı yok bu şarkının; dinleyen herkese nüfuz ediyor gayriihtiyari. Benimse, sevmenin ötesinde acı bir hatıram var bu şarkıyla. Bir de Sibel Can'ın "Lale Devri"yle.
"Lale Devri"nde, hayatımın en güzel dansını ediyordum, hiçbir zaman aklımdan çıkmayacağının farkında olmaksızın doyasıya tadına varıyordum o anın. Bu şarkı ise... Çok dinledim bu şarkıyı, öncesinde ve sonrasında. Hem ben dinlemem desem, dinlememek mümkün müydü? Tam odamızın karşısındaki meyhanede her gece çalardı. Kıyıya buran dalgalar eşliğinde gelirdi kulaklarıma bu sözler. Şehirlere bombalar yağardı her gece ve ben durmadan bu şarkıyı dinlerdim işte. Ahmet Kaya'yı sevmeme rağmen, bu şarkısını da ilk defa Kilyos'tayken duymuştum zaten ve ilk defa orada unutulmaz oldu benim için.
Şimdi başka bir ayrılık gecesinde, yapayalnız bir bayram ve yapayalnız bir doğum gününün ardından yapayalnız terk ediyorum bu güzel şehrimi. Bu melankoli neden? Geri dönmemecesine? Savaşa giden bir asker gibi terk ediyorum bu sefer ana kucağını. Başım öne eğik geri dönmektense, bırakın orada öleyim ve sizler hatırlayın beni.
Burası Kilyos arkadaşlar. Bir daha asla böyle göremeyeceğim o yer. Görürsün demeyin. Asla "böyle" görmeyeceğim. Her anında bir anım olan, en çok nefret ettiğim, en çok sözdüğüm yer. Nereden bileyim, bu aşkmış... Fotoğrafı Mert İnanır çekmiş, FB'tan çaldım.